Öncelikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin düzenlediği Ekonomi Şûrasının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şûranın özellikle 2017’nin ilk günlerinde yapılmasının ekonomimiz açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizin her bir köşesinden Ankara’ya gelen çok değerli oda, borsa temsilcileri burada, Türkiye’nin ekonomisinin kalbi bu salonda atıyor. Üretimin, ticaretin, ihracatın, istihdamın, özellikle de ekonominin nabzının attığı yer burası.
Değerli dostlar, Türkiye ekonomisi son 15 yılda Türkiye’nin büyümesiyle beraber adeta bir destan yazdı. 2016’nın son aylarında dünyadaki belirsizlikle beraber yaşanan kurdaki dalgalanmayla yine bazı çevreler, dış lobiler Türkiye ekonomisi üzerinde birtakım oyunlar oynamak için harekete geçtiler. Değerlendirme kuruluşlarının amacı, gördük ki ekonomimizi değerlendirmekten ziyade, Türkiye’deki istikrar ve güveni sekteye uğratmak ve Türkiye’nin gelişmesini geciktirmek için her türlü gayreti gösteriyorlar. Ancak biz ekonomimize güveniyoruz, milletimize güveniyoruz, iş adamlarımıza güveniyoruz ve bugüne kadar bu oyunları nasıl boşa çıkarttıysak, bu son zamanlarda sahnelenen bu oyunu da boşa çıkaracağız. 2017 bazılarının sürekli olarak karamsar pompaladığı bir yıl olmayacak, aksine Türk ekonomisinin tekrar şaha kalkacağı bir yıl olacaktır Sayın Cumhurbaşkanım.
Bugün bir sorumluluk almak üzere buradasınız, bu salondasınız. Sayın Cumhurbaşkanımızın geçmiş yıllardan beri söylediği bir şey var, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği iş camiamızın en büyük çatı örgütü. Dolayısıyla bünyesinde 1,5 milyon kişi var, 1,5 milyon üyesi var, her bir üye 1 kişi istihdam etse 1,5 milyon yeni iş alanı, yeni aş anlamına geliyor. İşte bugün burada az önce Sayın Cumhurbaşkanımız da ifade etti, en az 1, bu sayıyı arttığımız zaman, 2 olunca 3 milyondan bahsediyoruz. Siz ekonomiyi büyütmek için insanlarımıza yeni iş alanı oluşturmak için bir adım attığınızda, biz de Hükümet olarak 2 adım atacağız, bu yükü sadece size taşıtmayacağız.
Sayın Cumhurbaşkanım, planlanan 1,5 milyon çalışan için 1 yılda 12 milyar liralık bir kaynağı biz Hükümet olarak karşılıyoruz. Neyi karşılıyoruz? Bunların işbaşı eğitimi, 3 ay sırayla eğitim programları ve eğitim programları boyunca 500 bin çalışanın maaşını veriyoruz, ondan sonra sayı 1,5 milyona kadar olan bütün çalışanların sigorta primlerini, vergilerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı karşılayacak, siz sadece net ücretini vereceksiniz. Dolayısıyla burada önemli bir yük paylaşımı var.
Tabi çalışmalar bununla sınırlı değil. Sayın Cumhurbaşkanım, ayrıca 200 bin toplum yararına çalışma amacıyla istihdam oluşturuyoruz, bir 200 bin kadar da yine mesleki eğitim programı için bir istihdam alanı oluşturuyoruz. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda en az 2 milyon vatandaşımıza yeni iş, aş imkanı, ekmek kapısı açmış oluyoruz. Sizin uzun bir zamandan beri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine yapmış olduğunuz çağrı bugün karşılık buldu ve bu hayırlı, bu güzel programı burada sizlerin riyasetinde başlatmış oluyoruz. Ülkemiz için ve bu istihdamdan yararlanacaklar için güzel bir iş oldu. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Değerli dostlar, bir yandan demokrasimizi kesintiye uğratmaya çalışan şer odaklarıyla mücadele ederken, 15 Temmuz hainlik ve darbeyi bertaraf ederken, bölücü terör örgütüyle amansız mücadele verirken, sınırlarımızın ötesinde ülkemizin ve vatanımızın güvenliğini sağlamak üzere Fırat Kalkanı’nda operasyonları sürdürürken, diğer yandan da ekonomimizin bölgesel ve küresel etkilerden en az etkilenmesi için gerekli tedbirleri de alıyoruz.
Bu geçtiğimiz 6 ay içerisinde birçok büyük dönüşüme, değişime imza attık, birkaçını hatırlatmak istiyorum Sayın Cumhurbaşkanım.
Ar-ge Kanununu çıkarttık, her türlü tasarıma ar-ge desteği verebileceğiz.
İş gücü piyasasında reformu gerçekleştirdik, özel istihdam büroları, kısmi zamanlı çalışmanın önündeki engelleri kaldırdık.
İstinaf mahkemeleri kurmak suretiyle yargının daha hızlı işlemesinin yolunu açtık.
Bilirkişi müessesi artık kokuşmuştu, maalesef hem yargılamayı geciktiriyor, hem de yargıda doğru olmayan kararlara sebep oluyordu, bilirkişilik müessesesine yeni bir kural getirdik, yeni bir yasal düzenleme yaptık.
Tasarruf attırılmasına yönelik bireysel emekliliğe otomatik katılma yolunu açtık.
Bugünlerde işletmelerimizin, firmalarımızın en fazla talepleri kaynak ihtiyacı ve teminat ihtiyacı, bu konuda da birkaç düzenlemeyi aynı anda gerçekleştirdik. Özellikle teminat için taşınırların teminat olarak gösterilmesinin yolunu açtık, böylece sadece duran varlıklar değil taşınan varlıklar da teminat gösterilebilecek.
Piyasanın, iş adamlarımızın, sanayicimizin, tüccarımızın ihtiyacı olan nakit ihtiyacını karşılamak için Kredi Garanti Fonunu 25 milyarlık bir kaynak ayırmak suretiyle ilave 250 milyarlık bir kredi hacmi oluşturduk, şu ana kadar 6 milyar ancak kullanılabildi ve süratle bu kullanılacak. Bütün piyasanın Türkiye’de ihtiyacının 40 milyar civarında olduğunu düşünürsek, bu kaynağın çok önemli bir anlam ifade ettiği kolayca anlaşılacaktır.
İhracata önemli teşvikler verdik ve bugün 2017’nin ilk günlerinde ihracattaki son 4-5 yılın rekor artışıyla bu verilen teşviklerin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha görme fırsatımız oldu.
İç ticareti canlandırmak için özellikle beyaz eşyada KDV’nin indirilmesi, konutta KDV’nin indirilmesi gibi teşvik edici tedbirler sonuç verdi, otomotivde yine bazı vergilerin düşürülmesiyle rekor düzeyde otomobil satışlarının, motorlu araç satışlarının olduğunu gördük.
Ayrıca, geçmiş yıllardan kaynaklı sicil affı getirmek suretiyle firmalarımızın kaynağa erişiminin önündeki engelleri kaldırdık.
İşsizlik Fonuna benzer bir fonu da ahilik ve esnaf fonu olarak bugünlerde Meclis Genel Kuruluna getirmek suretiyle çıkaracağız. Böylece, küçük ölçekli esnaflarımız işlerini kaybettikleri zaman belirli bir süre ahilik fonundan yararlanmak suretiyle sıkıntılarını gidermiş olacak.
Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanım, değerli misafirler; KOBİ’lerin, küçük ölçekli işletmelere 50 bin liraya kadar 1 yıl ödemesiz, 2 yıl geri ödemeli faizsiz destek veriyoruz. Bu ana kadar, geçen yıl 15 bin KOBİ’ye bunu vermiştik, ancak bu sene 250 binin üzerinde müracaat var, arkadaşlarımızla oturduk hesabını, kitabını yaptık, bütün müracaat edenlere, şartlarını sağlayan herkesi bu imkandan yararlandıracağız.
Şirket kuruluşlarında devrim denecek kolaylıklar getirdik, keza şirket tasfiyelerinde de kolaylıklar getirdik.
Ayrıca, terörden uzun yıllardan beri etkilenen Doğu ve Güneydoğu’daki 23 ilimize cazibe merkezleri oluşturulması için burada yatırım yapacak iş adamlarımıza, sanayicilerimize fevkalade önemli avantajlar sağlıyoruz, destekler sağlıyoruz. Ve ben bu heyetten işlerinizin bir kısmını en azından Doğu ve Güneydoğu’ya kaydırmanızı talep ediyorum, istiyorum, bütün şartlar müsait. Terörün etkilerini ortadan kaldırmak ve oralarda tekrar vatandaşlarımızın yerlerine, yurtlarına dönmelerini sağlamak için böyle bir sosyal sorumluluğa ihtiyaç olduğunu düşünüyor ve sizlerden özellikle bekliyoruz. Bununla ilgili bütün detayları çeşitli toplantılarla Kalkınma Bakanımız il il giderek sizlerle paylaşıyor, bu toplantının ilerleyen saatlerinde de yine bu bölgelere yapılacak yatırımlara yönelik aldığımız teşvikleri ve kolaylıkları sizlerle paylaşma fırsatı bulacağız.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli konuklar; gördüğünüz gibi ülkemiz bir yandan bölücü ve FETÖ’cü terör örgütüyle amansız mücadelesini verirken, bir yandan da iş alemimizi, ekonomimizi ihmal etmiyoruz, burada da gereken tedbirleri alıyoruz.
Bugün burada yapılan devlet-millet işbirliğinin en güzel örneğidir. Ekonomiyi tekrar şaha kaldırmak, istihdama alan açmak için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin mensubu bütün oda ve borsa başkanlar bünyelerinde çalıştırdıkları şirketlere en az 1 kişi almak suretiyle bu konudaki başlattığımız ekonomideki seferberliğe ben de varım diye katkı sağlıyor. Bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyorum.
Sözlerimin sonunda, Sayın Cumhurbaşkanım, değerli konuklar; önümüzde bir halk oylaması olacak, Nisan ayında sandık milletin önüne gelecek. Bu bir seçim değil, bir mahalli seçim değil, bir genel seçim değil, bu sadece 18 sefer değiştirilmiş, ama bir türlü milletin ihtiyacını karşılamayan, yamalı bohçaya dönmüş anayasanın 19’uncu değişikliğidir. Bu değişikliğin diğerlerinden önemli bir farkı var. O fark da şudur değerli konuklar: 2007’de hatırlayın cumhurbaşkanını 363 milletvekili olan AK Parti Mecliste seçemedi. Niye seçemedi? Ana Muhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi o gün bir hukuk icadı ortaya koydu, 367 diye bir icat. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri hiçbir şekilde uygulanmamış, hiç kimsenin aklına gelmemiş böyle bir garabet uygulamayı Meclise dayatmaya kalktı. Ve o gün AK Parti başından beri sorunların gerçek çözümünün kaynağı millettir dedi ve 21 Ekim 2007’de cumhurbaşkanını madem siz seçtirmiyorsunuz Mecliste, biz de millete gideriz, millet seçer dedik ve o referandumda millet yüzde 70’e yakın oyla evet. Mecliste sizi engellediler, şimdi cumhurbaşkanını artık vekillere seçtirmiyorum, ben seçeceğim dedi ve bunun ilk uygulamasını 10 Ağustos 2014’te partimizin kurucusu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmek suretiyle Türkiye’de yeni bir dönem başlattı. Bu dönem geniş yetkileri olan, ancak sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanlığı dönemi. Bu mevcut durumun, bu iki başlılığın anayasada düzeltilmesinden başka çare yoktu. Biz bu değişikliği istedik ki bütün partilerle beraber yapalım, bunun için de gerekli temasları yaptık, Ana Muhalefet Partisine gittik, MHP’ye gittik ve dedik ki, gelin beraber yapalım. Biz zaten anayasa yapmıyoruz, biz sadece değişikliği halkın onayına sunacağız, onay makamı biz değiliz, millet olacak. Onun için gelin burada uzlaşalım, bu işi halledelim; maalesef bu mümkün olmadı. Bunun üzerine Ana Muhalefet Partisi CHP Genel Başkanına başka bir teklif götürdüm, dedim ki, peki siz farklı düşünüyorsunuz, eyvallah, o zaman siz de teklifinizi getirin, biz de teklifimizi getirelim, ikisini birden oylayalım, millete ikisini de götürelim. Fakat ses yok, ona da gelmediler. Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber ülkenin bu önemli sorununu çözmek ve 2007’de başlanan, yarım kalmış işin devamı olan değişiklik önerisini Meclis Genel Kuruluna getirdik, Mecliste komisyon, Genel Kurul çalışmalarıyla 339 milletvekilinin evet kabul oyuyla teklif kabul edildi ve şimdi halk oylaması süreci devam ediyor. İşin özeti, hikayesi budur. Dolayısıyla bundan sonra söz sizin, karar da sizin.
Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasının yolunu daha da hızlandıracak bu değişikliğe hazır mı iş alemi? Türkiye’nin artık vesayet odaklarıyla siyasetin uğraşmasının önünü kapatmasını engelleyecek ve Türkiye’nin demokrasisini, istikrarını daha da güçlendirecek bu muazzam değişime hazır mıyız değerli iş adamları? Önümüzdeki halk oylamasında milletimiz elbette ki her şeyi enine boyuna değerlendirip kararını ona göre verecektir.
Ben şöyle bir şey söyledim: Dedim ki, PKK, FETÖ, HDP hayır diyorsa, biz tabi ki evet diyeceğiz. Fakat onlardan ses çıkmadı, ses CHP’den geldi. CHP başladı, ne biçim konuşuyor Başbakan, böyle şey olur mu? Tabi bu çok manidar ve düşündürücü. CHP’nin Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türk siyasi hayatında var olan Atatürk’ün partisini bugün bölücü marjinal örgütlerin ağına düşmesi bu ülkeye yakışmıyor, gerçekten yakışmıyor.
Değerli konuklar, sırtını dağa yaslamış, bölücü terör örgütlerine yaslamış, ülkenin demokrasisini yok etmeye çalışan FETÖ terör örgütüyle Türkiye’nin Ana Muhalefet Partisinin aynı safta yer almasını ben milletin takdirine sunuyorum. Ve eminim ki, bu halk oylamasında millet her şeyi inceden inceye değerlendirecek ve istikrar için, güven için, Türkiye’nin aydınlık yarınları için en isabetli kararı verecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Ekonomimizin, iş alemimizin geleceği için ortaya koyduğunuz bu dayanışmadan dolayı TOBB camiasına, hepinize teşekkür ediyorum.